Quantcast
Channel: Giresun Blog
Viewing all articles
Browse latest Browse all 666

Giresun Adası: Doğu Karadeniz’in Rüya Parçası

$
0
0

Bu şehri daha ilk gördüğünüzde farklı bir yere geldiğinizi anlarsınız. Denizin kenarına uzanan kuğular kadar zarif bir coğrafyayla karşılar sizi. Haa, deniz demişken bizi kültürlerin kardeşliğine çağıran, hikayelerini dinlediğinizde mutlu olacağınız, sahil yoluna on dakika uzaklıkta bulunan, Karadeniz’de tekne ile gidebileceğiniz doğal ve arkeolojik tek sit alanı olmakla birlikte önemli doğa alanları listesinde bulunma özelliğini aynı anda içinde bulunduran tek ada olan Giresun Adası’na uğramadan geçmek, hem bizden önce yaşayan medeniyetlere hem de bu muhteşem güzelliğe çok büyük saygısızlık olur.

Yazıdaki harika fotoğrafları Giresun’umuza kazandıran değerli Ordulu fotoğrafçı Gökhan Kırca‘ya teşekkür ediyoruz.

Giresun Adası tarih boyunca Areas, Areas Nisas, Area, Aria, Areionesos, Chalceritis, Island of Birds, Aretias, Puga ve bugünkü adı olan Giresun Adası ile anılmıştır. Adamızın diğer bir özelliği ise ‘Giresun Adası’ ismi ile ilk kez kıyısında bulunan yerleşim yerinin adı ile anılmasıdır. Şimdiki adıyla Giresun Adasının bu kadar fazla isimle anılması ise adaya birden çok halkın ve kültürün hakim olduğunu gösteren en önemli delildir.

Giresun Adasını Keşfedin

Hitit dönemi yazılı tabletlerinden de anlaşılacağı üzere – ki bu tabletler tanrılara hesap verme amacıyla yazıldığından yalnızca doğru bilgiler bulundurmaktadırlar. – M.Ö. 1600’lü yıllarda bölgeye hakim olan medeniyetin Miletoslular olduğunu bildirir. Ancak Miletoslular bölgeyi kalıcı olarak kullanmak yerine yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürü amaçlı kullanmışlardır. Giresun Adası daha sonra yine denizci medeniyetlerden olan Cenevizliler ve Venediklilerce gemi sığınağı olarak kullanılmasıyla birlikte sırasıyla Roma İmparatorluğu, Pontus hakimiyeti ve son olarakta Osmanlı Devleti hakimiyetine girerek günümüze kadar gelmiştir.

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Bir efsaneye göre ada, kentin güneydoğusunda yer alan ve görünümü kartal gagasını andıran Gedikkaya’dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Üstelik adaya dair söylentiler sadece adanın nasıl oluştuğuna dair değil; tanrıların savaştığı, güzel prenseslerin aşkları uğruna kendi canına kıydığı, peygamberlerin heykelleri yüzünden akınlara uğramış, daha iyi savaşabilmek için göğüslerinden birini kesen kadın savaşçıların yaşadığı ve ölümüne savunduğu kutsal bir mekan olarakta görülmüştür.
Hazır konumuz efsanelerken kısaca özetleyelim;

Hz. Yusuf Heykeli

İsrailoğulları Hz. Yusuf’un altından bir heykelini yaparlar… Mısır’dan Filistin’e göç ettiklerinde mucizeleriyle bilinen Hz. Musa’dan heykeli Mısır’dan geri getirmesini isterler. Hz. Musa heykeli Filistin’e geri getirse de Fenikeliler heykeli Kıbrıs Adası’na kaçırırlar. Denizcilikle uğraşan Yunanlılar heykeli alarak Olimpos Dağına götürürler ancak Pers İmparatoru Yunanlıların topraklarını fethedince Olimpos Dağındaki heykeli Mısır’a geri teslim eder. Daha sonra heykel yeniden Fenikelilerin eline geçer ve Aretias(Giresun) Adası’na getirip saklarlar. Yunanlılar daha sonra kırktan fazla saldırı düzenleseler de adayı ele geçirememişlerdir. Kral Famakes Giresun’a hakim olunca heykeli almış ve kaledeki tapınaklardan birine koymuştur. Bu tapınakta bulunan Kufa suyunu da heykelle kutsarlar ve eski lonca yolu üzerindeki ‘Meryem Ana Kilisesi’ çeşmesinden akan suyun buradan geldiği söylenmektedir. Heykele daha sonralardan ne olduğuna gelince: Giresun Bizans hakimiyetine girdikten hemen sonra kaledeki tapınakta bulunan heykel de kaçırılmış ve kaybolmuş.

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Kral Mitridates’in Kızı ile Çobanın Aşkı

Rivayete göre kralın çok güzel bir kızı vardır. Kralın canından çok sevdiği kızı evlenme çağına erişince onunla evlenmek isteyen onlarca soylu ve zengin sıraya girer ancak prenses taliplerin hiçbirini kabul etmez. Bu durumdan şüphelenen Kral, yaptırdığı soruşturma sonrasında kızının dağ eteklerinde koyun otlatan bir çobanı sevdiğini öğrenince bu duruma çok kızar ve kızını Aretias adasındaki manastıra kapatır. Öfkesini alamayan Kral daha sonra çobanı yakalatıp manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Bunu gören genç kız acısına dayanamayıp ertesi gün kendini kapatıldığı manastırın kulesine asarak sevdiğine kavuşma hayalleriyle hayatına son verir.

Herkül (Heraklas) ve Argonautlar

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Thabai kralı Athamanas’ın Nefele adlı eşinden iki erkek çocuğu olur. Bir süre sonra Kral’ın ülkesinde büyük bir kıtlık baş gösterir. Kral, bu durumdan kurtulmak için çocuklarını kurban etmesi gerektiğine inanır. Bunları öğrenen anne Nefele, çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan kutsal koç postuna bindirir ve Karadeniz’e doğru gönderir.. Rivayet odur ki çocuklardan biri Çanakkale boğazını geçerken ölür, diğer erkek çocuk ise yoluna devam eder; mitolojik kahramanlarca Çanakkale ve Kafkaslar arasında Karadeniz’de bir yere saklanır. Herakles döneminde aldığı on iki emirden biri bu altın postu bulup geri getirmek olan, -yarı tanrı yarı insan- güç tanrısı Herkül, gemici (Argonotlar) arkadaşlarıyla beraber postun peşine düşer. Tüm Karadeniz’i boydan boya geçerek sürecek olan serüvenleri Orkinos adasında başlar. Bugünkü Sinop civarına yaklaştıklarında gemilerine üç gemici daha katılır ve kendini savaş tanrısı Ares’e adamış Amazon kadınlarının adası Aretias’a gelirler. Herkül ve gemici arkadaşlarını burada hiçte iyi bir sürpriz beklememektedir. Adada Stimfalid denen, Herkül ile daha önce yaptıkları savaş sonrası yenilip Aretias’a sürülen canavar kuşlar vardır. Herkül, daha önce de bu kuşları Stymphalides gölü kenarında yenmiştir ancak eski düşmanları Areas’ta da karşılarına çıkar. Canavar kuşlar Herkül’ün adaya geldiğini görünce tüylerini bir ok gibi gemicilerin üstüne fırlatarak saldırıya geçseler de gemiciler kalkanlarını birbirine vurarak büyük bir uğultu çıkartırlar ve kuşları korkutmayı başarırlar. Zafer bir kez daha Herkül ve gemici arkadaşlarının olsa da mücadele sırasında üzerlerine mermi gibi gelen tüylerden kaçamayan birkaç gemici arkadaşları hayatlarını kaybeder.
Herkül, adanın her yanında altın postu arasa da bulamaz ve adayı lanetli kabul edip daha fazla zaman harcamadan Kafkaslara doğru yola çıkar.

Kuşların Cenneti

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Adamızın kuşlar cenneti olması sadece efsanelerde değil, günümüzde de geçerliliğini devam ettirmektedir. Giresun Adası Karadeniz’in önemli kuş üreme ve konaklama alanlarındandır. Araştırmacıların elde ettiği bulgular sonucunda şu ana kadar küresel tehdit altında dört kuş türü tespit edilmiş olup, bunlardan üçü (Tepeli pakta, Karagerdanlı dalgıç ve Kadife ördek) adayı konaklama alanı olarak kullanırken, Tepeli Karabatak adayı hem konaklama hem de üreme alanı olarak kullanmaktadır.

Adada gözlenen diğer kuşlar:

  • Karabaş martı
  • Bahri,
  • Ekin kargası,
  • Leş kargası,
  • Akkuyruksallayan,
  • İspinoz,
  • Yeşilbaş,
  • Kızılgerdan,
  • Gri balıkçıl,
  • Şahin,
  • Kara boyunlu batağan,
  • Öter ardıç,
  • Çitkuşu,
  • Küçük gümüş martı.

Adanın diğer sahipleri:

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Adada sadece beş omurgalı hayvan türü yaşamakta iken, omurgasız hayvan türü oldukça fazladır. Omurgalı hayvanlardan kuşlar dışında en fazla bulunan hayvanlar sırasıyla; kaya kertenkelesi, bacaksız kertenkele ve kara kurbağasıdır. Buna karşılık adada su kurbağası oldukça azdır. Omurgasız hayvanlardan en fazla olanı Myropoda grubuna ait kırkayak Julus terrestristir. Bu türden sonra tespih ve bahçe salyangozu yoğunluk göstermektedir. Yalnız tespit edilen omurgasız hayvanlardan her biri, omurgalı hayvanlardan oldukça fazladır. Bu da omurgasızlar üzerinde beslenen predatör hayvanların olmadığını gösterir.

  • Omurgasızlar Omurgalılar
  • Kırkayak Yeşil kara kurbağası
  • Çiyan Su kurbağası
  • Tespih böceği Bacaksız kertenkele
  • Toprak solucanı Kaya kertenkelesi
  • Kısa antenli çekirgeler
  • Kulağakaçanlar
  • Bahçe Salyangozu
  • Ateş böceği
  • Tatlı su salyangozu
  • Karınca

Giresun Adası sadece üzerinde yaşamını sürdüren nadir hayvanların çeşitliliğiyle değil, üzerinde bulunan kültür miraslarıyla da bize çok farklı izler bırakma peşinde. Sur kalıntıları, şarap fıçıları, manastır harabeleri, gözetleme kulesi.

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

FIÇILAR

Sıvı malzeme saklamak için yapılmış olan bu toprak kaplar yerel kaynaklarda şarap fıçıları olarak anılmaktadır. Ancak turizm planındaki kültür altyapısı faaliyetleri tamamlanmadan tam olarak işlevini belirtmek doğru olmayacaktır.

FIRIN

Mevcut kalıntılara göre mutfak-kiler bölümünün adanın kuzeybatı kısmındaki düzlükte olduğu anlaşılmaktadır. Burada bulunan ve fırın olarak adı edilen yıkıntının amacı ve işlevi araştırmalardan sonra anlaşılabilecektir.

GÖZETLEME KULESİ

Adanın Giresun’a bakan cephesinde bulunan gözetleme kulesi, adanın güvenliğini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Kulenin üzerindeki ufak pencerelerin varlığı, savunma amacı ile de kullandığının göstermektedir.

SURLAR

Adayı, topografyasına uygun şekilde çevreleyen surlar, kısmen ayaktadır. Yöresel kara taştan inşa edilen surların derzlerinde tuğla parçacıkları vardır. Surların çeşitli dönemlerde onarım gördüğü anlaşılmaktadır.
Surların yapım tarihi ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak malzeme, yapım tekniği gibi unsurlar dikkate alındığında Giresun Kalesi ile benzerlikler göstermekte olup, kale ile çağdaş olma olasılığı yüksektir.

TARİHİ BİNA KALINTILARI

Giresun Adası Tarihi Kalıntılar

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Adanın birinci kademesinde dikdörtgen planlı, zemin üzerinde iki katlı olarak yapılmış tarihi bir bina kalıntısı vardır. Güneye bakan bir kapıdan girilen binanın üst örtüsü ve kat aralıkları yıkılmıştır. Binanın birinci katında bulunan pencereler mazgal şeklinde olup, üst kat pencereleri yuvarlak kemerlidir. Cephe duvarlarının içinin baştan başa dolanan, yan yana üç sıra dörtgen formlu olukların işlevi hala anlaşılamamıştır. Bina hakkında bilgi veren herhangi bir kitabe ya da kaynak esere rastlanmamıştır. Popüler kaynaklarda ise Giresun adasında Sinop Başpiskoposu Phoka’ın adına yapılmış bir manastır, bir mabet bulunduğu ve bu kalıntıların Amazon kraliçeleri Otrete ve Antiope tarafından yapıldığı sanıldığı’ hakkında ifadeler bulunmaktadır. Romalı bilgin Pilinius’un ‘‘Ilıstarıaum Mundi ‘ adlı eserinde adada savaş tanrısı Ares’e Sunulmuş bir açık hava mabedinden söz edilmektedir.

GÜÇLERİ OLAN TAŞ: HAMZA TAŞI

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Fotoğraf: Gökhan Kırca

Hamzataşı yöre halkı için doğurganlığın ve bereketin bir öğesi olarak algılanır. Hamzataşı’nın önemi ve gerçeğini kavrayabilmek için kelimenin kökenine bakalım. Latince Humuza, doğum demektir. Halk arasında zamanla kelimenin Hamza şeklini almış olması, taştan halkın beklentisi ile uyum göstermektedir.
Halk arasında Hamzataşı’nın altına kadar giren suda yani Hamzataşının altında yıkanmak, kayanın gücünden faydalanmak için çok önemlidir. Bazı çocuğu olmayan çiftlerinse Hamzataşı’na dua ederek dilekte bulundukları, kimlerinin ise yakın geçmişe kadar töre gereği dilekleri tutsun diye bir geceyi adada geçirdikleri de bilinen bir gerçektir. Taş, iki kayanın ucunun üzerinde duran yuvarlak bir top gibidir. Deniz kenarında, Karadeniz’in dalgalarına nasıl dayanabildiği sorusuna bilim adamları bile hala cevap verememektedir.

Giresun Adası Altın Post

Yazıdaki harika fotoğrafları Giresun’umuza kazandıran değerli Ordulu fotoğrafçı Gökhan Kırca‘ya teşekkür ediyoruz.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 666

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue